29 Nisan 2014 Salı

İNANÇ AHLAKTAN ÜSTÜNDÜR



İNANÇ, AHLAKTAN ÜSTÜNDÜR!

Her sabah, uyandığımda, hiç bir şey değişmemiş gibi gelir bana.
Bildiğimiz gerçek yaşayış, yeniden doğar.
Bizde ona bıraktığımız yerden bakarız yaşamaya.
Gücümüzü, basma kalıp alışkanlıkların bıktırıcı çarkı içinde harcamak zorunda olduğumuz, duygusu sarar içimizi.
Yada bambaşka gizlere bürünmüş öyle bir dünya ki, içinden  geçmişe çok az yer var.
Yada hiç yok.
Oysa geçmiş bilinçli bir zorunluluk veya pişmanlık olarak, sevincin, zevkin acı yanı olduğunu, anımsama olarak karşımıza çıkar.
İnanç ahlaktan üstün olduğu için, ruhun hastalıklı yada sağlıklı, sağlam yada bozuk bir takım maddi koşullara kesinlikle bağlı olduğuna, çok seviniriz.
Biliriz bütün düşünce ürünü çalışmaların, eylemden, yaşantıdan ayrılınca,  ne kadar çıplak kalacağını; İngiltere gibi iki yüzlülüğün doğduğu toprağa benzer insan.
Dünyayı tanımamız için ruhumuzu görmememiz gerek.
Yalnız tanrının görebildiği ruhu görmek! Buzu andıran, külleriyle, içten-içe püsküren, alevleriyle yanan kötülüklere gözlerimizi dikmememiz gerek.
Oysaki insan ömrü: başkasının ,yanlışlarının yükünü kendi omuzlarına alamayacak kadar kısadır. Onun için duygu yoluyla, ruhun, ruh yoluyla da duyguyu iyi etmek gerek. Çünkü bunlar ateş gibidir. Ateş: yok etmediği bir şeyi, sertleştirir.
Günah öyle bir şeydir ki, insanın anlından okunur!
Birini tanımak için, onun ruhunu görmek gerek.
Her insanın içinde, cennet de, cehennemde vardır!
Bütün günahlar, söz dinlememe ürünüdür.
Hep merak ederim, insanlar Tanrı'ya dua ederken neden sadece af ister.!
Kötü huylarımızdan kurtar bizi, Şeytana uydurma diye, Tanrıdan günahları için kendilerini cezalandırılmasını niçin istemez acaba!
Öyle günahlar vardır ki, işlenmesinden çok, düşünülmesi insanı büyüler.
Günah bir çirkinliğin, arta kalan kısmıdır.
Bilirim: köylülerin niçin daha az günah işlediklerini, sabahları erken kalkarlar, çünkü yapacak işleri çok.
Akşamları erken yatarlar, çünkü düşünecek pek bir şeyleri yok.
Hayatlarını üretim biçimi sınırlamıştır.
Adamı şeytan dürtmez orada.!
Kent dışında yaşayanların, iyice uygarlık dışında kalmaları bundandır.
Ahlakça bozulmamış olmak ile bilgili olmak, insanı uygarlığa götürür.
Köylerde yaşayanlar bu iki şeye ulaşamazlar.
Köylüler bir şeyi nasıl bulduysa öyle bırakırlar.
Bilseler ki ölüm ve bağımlılık aynı şeydir!
İnsanların ahlaka aykırı dedikleri şeyler, onlara ayıplarını gösteren nesnelerdir.
Bundandır ki, "günahlarımızı bağışla" deriz.
Halbuki: Tanrı'ya dua (teşekkür) bunun tersi olmalı. 
SUÇLARIMIZDAN DOLAYI, BİZİ CEZALANDIR demeliyiz.

Hüseyin Tepe
03 Mart 1998
Beyoğlu

Hiç yorum yok: