7 Şubat 2016 Pazar

güldede köyü

Haber Kaynağı

Özel isteğine kısmı cevap olarak gönderilmiştir. Hüseyin Tepe
From: guldede56@hotmail.com
To: guldede56@yahoo.com; guldede5641@gmail.com; guldede56@hotmail.com
Subject:
Date: Tue, 22 Sep 2009 23:00:35 +0000
DÜNDEN GÜNÜMÜZE DOĞRU GÜLDEDE KÖYÜNDEN ÖZET BİLGİLİLER:
Güldede Köyü: İsmi, Köyün Kuzey girişinde bulunan Ziyaret Tepesi'nde Yatan "Güldede ismli bir Türk komutandan geldiği söylenir...
Bu komutanın yanında iki Komutan kişi daha şehit edilmiş olarak Ziyaretin İç Kalesinde diğer mezarlardan ayrılmış olarak yatmaktalar...
Bu günkü yerleşke yeri olan Güldede Köyü bahsi geçen Ziyaretin Güneyinde Ziyaretten aşağı güneye doğru giderek ovalaşan ve Güneye doğru meyilli bir adet su kuyusu ve bir adet kaynak su akan çeşmenin etrafındaki araziye kurulmuştur...
Bu Yerleşke yeri pek şiddetli esen Poyraz Yeli ve kışın gelen kar Fırtınalarından kısmende olsa kendini gizlemiş,bir nevi kötü iklim koşullarından korunmuştur...
Ziyaret tepesinin yüksekliğini arkasına alarak; deyim yerinde ise Güldede Köyü "sırtını"Ziyarete dayamıştır...
Asırlar once şehit edildiği söylenen;"Güldede" isimli bu Türk asıllı Komutanı'n İsmi ile anılıyor. söylencede kalmış gibi de olsa...
İşin aslı Moğolların Anadolu istilasına dayanır...
Bilindiği gibi Moğolları ilk yenen Mısırlı Kölemenlerdir...
Emeviler Hazar İmparatorluğunu (bugünkü Kafkasya bölgesi) Sekizinci-Dokuzuncu yüzyılda istila edip yağmalamış, 5 yaş ve üstü erkek çocukları da esir alarak devşirme olarak Mısıra getirmişler. Bu Hazar çocuklarını sıkı bir askeri eğitimde geçirmişler...
Onları savaşcı insanlar olarak yetiştirmişler..
.
Bu insanlar ve soyları da Emevilerce "Köle" sayıldıkları içinde Emevilerce "Kölemen"ler denmiştir...
Yüz yılar sonra bu Kölemenler İslam Halifesinin sarayına kadar girmişler... Hatta Halifelik, Halifenin erkek soyundan devam ettği halde, bir erkek evladı olamandan önce ölen Halifenin kızları varmış. Bir kızı da bir Kölemen Komutanla evli imiş.Halife ölüp erkek oğlu da olmadığı için bu Kölemen soylu Komutanın oğlu; Hem İslam Halifesi sarayda hende İslam Ordusu başında tek yetkili Komütan olmuş ve Halifelik bu şekilde mecburen Türk soylu Kölemenlere bırakılmış...
Ama zamanda gelip 13 cü yüzyıla dayanmış...
Moğollar Anadoluya gelip sessiz sedasız ve hemen hemen hiç bir dirençle karşılaşmadan Selçulularla anlaşmışlar, Anadolunun Vergi ve Asayışı yönetimi Anadolu Selçularına bırakmışlar...
Kendilerinde İranlı Selçuluları dize getirmeye; yani bugünkü İran Suriye ve tabiki Mısıra yönelmişler...
Asıl amaç dini inançların şekillenmesi yani Sünniliğin yayılması o dönemler bu coğrafya Ehlibeyt sülalesine inanan ve İslam da onların yaptıklarının gerçekleşmesi gerektiğini dünürlermiş...
Ama giderek devlet yöneten İslami anlayış ise hak-adalet insan hakları gibi kavramlarla yönetici erke istediğini yapma fırsatı saymakta direnince buna tedbir olarak İslam sayılan coğrafyada Sünni İslam egemenliği sağlanmaya çalışılmıştır...
Ama işler ne umduklar, nede buldukları gibi gitmemiş...
Moğol-Mısır Şavaşı o günkü Mısırı yani Kölemen Devletini yöneten ve kendi adlarıylada devletleri de olan bu "Kölemenler" kazanmıştır...
Bu savaş tarihe Moğolların ilk yenilgisi olarak geçmiştir...
Yenilen Moğollar Anadoluya yönelmişler zaten Anadolu Selcuklu'suda Moğollara verdiği sözü tutamamış...
Ne adam gibi vergi ödemiş moğollara nede Kontrolun deki bölgede asayışı sağlaya bilmiş...
Kısacası,Moğolara hiç mi hiç bir yarar sağlayamamışlar...
Buna çok sinirlenen Moğol Komutanlar da Anadoluya saldırmış, taş taş üstünde bırakmamış her tarafı taru-mar etmişler...
İşte tamda bu sırada;baştan Moğol saldırıları olmak üzere başka zaman ve yerleşkelerden ve bölgelerde Anadoluya kaçıp gelmiş, Anadoluya sığınan diğer Turani yani Türk kültürlü olarak bilinen çeşitli Türk soy ve boylardan olan Türkmenler:( ki bu deyim Müslüman olmüş Türk demektir.) olmak üzere kimi Hırıstiyan kimi,halen eski ininç biçimi olan Şamanı yaşayan ama kültür olarak Turani yani bugünkü deyimle Türk olan insanlar Geçmişi kendileri gibi Türk olan Kölemenlerden yardın alarak Anadolunun bu şekilde yağmalanmasına karşı koymuşlar...
Bu insanların Moğollarla savaşı Tarihe Moğolların ikici yenilgisi olarak "Elbistan Savaşı" olarak yazılı kayıtlara geçmiştir...
Bu savaşın adı da "Elbistan Savaşıdır" yani "Elbistan" ismi bir Türk Komutan adıdır."Afşın" ismide bir diğer Türk komutan adıdır.Yarpız,Çolluhan bunlarda herbiri birer Komutan adlarıdırlar...
Mesela Aynı yerleşkede var olan biri aşağı diğeri yukarı "Tat" olan iki köy vardır bu iki köyde aynı dönemde kalma olup bu gün ayı isimle Orta Asyadaki Uygur devletinde aynı isim ile varlar ve dinsiz Türk olarak anılırlar...
Yaşam biçimleri gelenek-görenekleri Elbistan -Afşına bağlı Tat köyleri ile tıpatıp aynıdırlar...
Tipik özellikleri hayvancılık yaparlar güzel koyunlara bayılırlar, su ile yıkanmayı pek sevmezler...
Ama çok çalışkandırlar...
Vesaire işte...
Bu Elbistanlı TAT lar 1970 lere kadar ne Alevi nede Sünni idiler...
Devrimci şehitleride var. Ama bugün epeyce sünnileştirilmişlerdir...
İşte Güldede isimli komutanda bu savaşta ölen bir Türk Komutandır...
Bu savaşa Hacıbektaşın abisi Menteş de Komutan olarak katılmış fakat Moğollarca öldürülmüştür...
Hacı Bektaş daha küçük olduğu için koruna bilmiştir...
Yoksa mitolojik olarak söylendiği gibi Hacıbektaşı Veli Horasandan bir güvercin olarak don değiştirmiş ve Ahmet Yasevinin "Himmeti"yle Anadolu gelmiş değildir...
Ahmet Yesev'in talebesi olduğu doğru ama güvercin efsanesi sonradan yakıştırılmış bir güzel benzetmedir...
Tatbiki karşında Dünyanın gelmiş geçmiş en acımasız, Moğol Komutanlar ve Askerlerine karşı korunmuşlar saklanma adına don değişi olmuş ve yaşaya bilenler günümüze kadar gele bilmişlerdir...
Yani Koca Hacıbektaşı Veli işte bu Savaşın bakiyesidir...
Bildiğim kadarıyla yazılı kayıtlara geçmiş bu bölgelerde başka hiç bir savaş olmamıştır...
Başta Güldede Köyünün Mezarlıklar olmak üzere, köyün çevresinde birçok tarihi kalıntı görülmektedir...
Güldede Köyünün Doğu'sunda Maşat Dağı, batısında Bölücek Dağı, Güneyinde Oğlakkaya-Başören köyleri, Küzeyinde Ziyarettepesi ve arkasında Karapınar-Tekirahma Köyler bulunmaktadır.
Güldede Köyünce Ziyarttepesi her yıl Haziranın 24 ve 25'şinde (gün dönümü) ziyaret edilir ve kurbanlar kesilir. Bu ziyaret; bir ibadet hatta kimileyince de yagmur dua'si olarak kabul edilmektedir. Bu gelenek hâlen;asgari bir şekilde de olsa bugünkü Güldedelilerce sürdürülmektedir...
Çokluğumuzda köyün kadınları fırsat yaratığı her perşembe günü yanlarına çerez yada "Kömbe" olarak bilinen sac böreğni alır, biz çocuklarda peşlerine takılırdık...
Ziyaret tepesine 50-100 metre kala Köyün Karapınar sapağında yol çatallaşır biri sola Ziyarete, diğeri sağa Karapınar Köyüne giderdi...İşte tam bu çatallı yoların ayrılma noktasında "Küçük Ziyaret" olarak anılan bir öbeçik vardı. Kadınlar ve orada her geçenler O "Küçük Ziyaret" tepeciğinde durur etrafa dağılmış o küçük-küçük taşları-çakılları elimiz ve ayağımızla o öbeciğe toplar,Şehit ya da Ermişler anıldıkatan sonra, asıl Ziyarettepesi olan bu gün bile yığma taşlardan oluşmuş surların içinde yatan Türk Komutan Güldede ve iki Yoldaş komutanı ziyaret edilir, yattığı toprağına yüz sürülür,Mezarında toprak alınır ince tülbetten geçecek kadar değişik yötemler ile elenir ve azıcık kısmı "TEBERİK" olarak anılarak yutulurdu...
Bu toprakta "Muska" yapanlarda olurdu. Varsa saz yada bir çalgı yoksa sadece sözlü olarak "Sema-Deyiş gibi ezgiler sölenir, ağlanır duvalar ve dilekler edilirdi. Görevini yapmanın rahatlığı ve iç huzuruyla evlerimize dönerdik...
2006 yılında Güldede Köyüme gittiğimde Ziyarete gittim...
Ama ne göreyim anlattığım "Küçük Ziyaret" yok olmuş düzeltilmiş yola eklenerek,yolu genişletilmiş olarak gördüm...
Ziyarete beraber gittiğim Muhtar Kemal'e "Küçük Ziyareti niye dağıtnız dedim... Muhtar da; abi Karayolları öyle yaptı...
Taşlık ve viraj diye alttan gitmediler...
Ama yol düzeltilirken burada öyle çok insan kemiği çıktıki hiç sorma diye hayıflandı kendince...
İşte yazılı kaynaklarda benim bulduğum söylencelerde de üç aşağı beş yukarı anlatılanlarla Güldede Köyünün kısa öyküsü bu...
Evet geçmiş Medeniyetlerin birinde bir şekilde geçmişte var olan bu günkü Güldede Köyü ve Güldede köyunun kuzeyinde bulunan Ziyaret ve cevresindeki eski yerleşke yerleri Hititlerce kullanıldığı bu kalıntılarında o dönemde kalma olduğu tahmin edilmektedir.Velhasıl bu bölge Güldede ismini almadan önce de aldıktan sora da, eski bir yerleşim alani olduğu bir gerçek olgu olarak bu günde var ve bilinmektedir...
Güldede Köy mezartaşlarındaki eski yazılar çözülürse Köyün geçmişi daha çok gün işiğina çıkacaktır...
l900'lu yılların ilk çeyreğine kadar Bölücek Dağı ve Maşat Dağı komple Ardic agaci ile kaplı bir orman oldugun nesilden nesile gecen bilgilerden öğrenilmiştir..
l960 larda Sevgili Dedem İbromikozuktan dinlemiştim,evinin tüm ağaçlarını Bölücek dağından kendisi kesmiş."Hezan" olarak bilinen çapı yaklaşık 50 cm ile1 metrelik ve uzunluğu 3-5 metreyi rahat bulan bu ve benzer ağaçlar o kadar çoklar imişki kendisi 35 ağaçtan hiç inmeden daldan dala gezimdiğini anlatmıştı...
o yıllarda bir taraftan, devlet ormani yakarak kirec ve katran elde etmek için, bütün ağaçları keserek daglardaki koyaklarda yakmışlar. Hem Maşat hem Bölücek Dağlarında çokca "Kireç ocaklari" bu gün bile vardır...
Bunun yani sıra çevrede yerlesşik düzende olan köylülerde devletin bu tür yaklaşimından faydalanarak onlar da agaç kesmeyi tercih etmiş hem ev yapiminda kullanmislar hende ticari amacla odun olarak Kasabaya satmaya götürürlermiş. O sebeplerdir ki şimdi o dağlar ağacsiz ve çıplaktır...
Zaten simdi ki Güldede'nin bu haliyle köy oluşu 1850 ve sonraki yıllara yani Osmanlı topraklarında 1900 lu yılların iç ve dış isyanların bol olduğu yıllara dayanır....
Malatya- Sivas-Kayseri-Tokat- Maraş gibi yerlerden gelip günümüz Güldede Köyüne yerleşenler sıfırdan bir Köy kurmamışlar...
Zaten oradan yerleşik insanlar varmış.Köy araziside binlerce (80 bin olduğu söylenir) Altın paralar ile satın alınmış...
Mustafa Kocakartal ve Temmır adına Eski Tapu kayıtları mevcuttur...
Satanların soy devamının bır kısmı bugün Başören köyünde, bır kısmı Elbistan- Kaşanlı köylerinden yaşam sürmekteler. Kasanlar 4 ayrı köyden oluşur ve anlarda Malatyalı Atma aşiretindeler...
Bir kısmı ise Yanlış olmasın ama Kangal yada Kayserinin bazı yerlerine göçmüşlerdir...
Zaten eskiden ziyaret'in çevresi büyük bir yerleşim alaniymiş ve hala harebeleri vardır.
Eğitim:
Eğitime önem verilen köyde kız ya da erkek çocukların okutulmasında herhangi bir ayrım uygulanmaz.Bugün var olan insanların Eğitimi Cuhuriyet dönemi bilinir ve ilk öğretmen Maraş Elbistana bağlı Oğlakkaya köyünde POYRAZ ismli kişidir...
Kendisinin Medrese eğitimli olduğu söylenir...
Bugün çocukları Gaziantepte yaşamaktalar...
Poyrazın öğrencisi ve Damadı olan Gınnıli Ali Bölücek ikici öğretmendir.
Harf devrimine kadar eğitim eski Türkçe ile yapılmış.Öğretmenin maaşı köylülerce karşılanırmış.Eğitim dönemide Kış aylarında verilirmiş.
Ali Hoca'ya Ölene kadar Aliğoca olarak hitap edilirdi,..
Günümüz de yaşayan Profösör, Sosyolok ve Makina Mühendisi öğrencileri vardır.1980 lı yıllardan İstanbulda vefat etmiştir...
Güldede köyüne 1956 da ilkokul yapılmıştır,..
Hoca Ali de eğitimden çekilmiş köyün cenaze işleriyle uğraşmıştır, Nerede ise bu düzenli sayılabilecek eğitim yüzünden köyün büyük bir kısımı okuma yazma bilmektedir...
Yine 1940 lı ve sonraki Erkeklerin askerlik çağına gelmiş kuşağını Askerliğe hazılayan Ali Hocanın Kardeşi Salman Çavuş vardı...
Salman Çavuş Askere gidecek gençlere kışın askeri eğitim verirdi...
Güldede Köyü'nde birçok doktor, profösör, öğretmen, avukat, mühendis ve iktisatcı, Gazeteçi- TRT kökenli Yapımcı- Yönetmen Televizyoncu yetişmiştir, genel olarak 'Güldede'liler' ilim ve irfanı kültür edinmişlerdir. Akademik başarıya çeşitli nedenlerden dolayı ulaşamamış olanlar, kendilerini geliştirmeyi başarmışlardır...
Geçmişi temiz ve güzel bu durumu da Kışın köy odalarından organize ederlerdi...
"Çenk hikayeleri" ve "Dedem Korkut Masallarını Bengiboz ile Beybörek" falan gibi öyküleri şiirsel bir dille anlatırlardı...
Bu sözlü anlatı işinde, Elbistanlı Çoban Hüseyin(Alo amcanın damadı) ile Salman Çavuş çok başarı idiler...
Bu anlatılar,günlerce, haftalarca aylarca süren kış boyunca devam ederdi...
Yazın bile Tarlada topluca ekin biçmede ya "Aldı Kerem, Aldı Aslı" gibi öykülü türküler söylenir yada "Köroğlu-Dadaloğlu" gibi destanlar arkası yarın gibi öykü yada destansı masallar-anlatılar, anlatılırdı...
Köy odalarında Elde varsa kitap okunur.Kitap okumayı Alfederin oğlu Şiğo çok başarılı yapardı...
Tüm köylüler kadınlı- Erkekli dinlerdik.
Göç:
Büyük göçler 1960 lı yılardan İlk okuldan sonra çocuklarını okutmak için kasaba yada şehirlere yapılmıştır...
Okuyan gençler okuduktan sonra Şehirlerden işe başladıkları için , Köydeki Ailesi onlara yakın olsunlar diye peşlerinde giderek, göç etmişlerdir...
1980'li yıllarda ise iş-aş ve yine çocuk okutma bahanesiyle, okutacak çocuklarıyla beraber göç doğrudan İstanbul ve Ankara'lara yapılmıştır...
Tabii ki Şehirlerdeki gecekondulaşma da en önemli etken olmuştur...
Yedi sulalesinin birikimi hiç bir zaman bir gecekondunun ederi kadar zenginlik sağlayamamıştır...
doğdukları ve çok ama çok sevdikleri Güldedelerinden; işte çeşitli nedenlerden dolayı başlayan göçler ile 1990'lı yıllarda 60 haneyi bulan köyü10 haneye kadar düşürmüştür....
Köyden İstanbul'a göç edenler özellikle Dudullu,eski adıyla 1 Mayıs, yeni ismi Mustafa Kemal Mahallesi, Küçükçekmece ve Gazi Mahallesi'nde ikamet etmekteler...
Köyden göç edenler, 2000'li yıllardan itibaren, terkedilmiş zannedilen köyü tekrar sahiplendiklerini göstermişlerdir. Hâlen devem etmekte olan ev inşaatları ve diğer yapılananmalar köyün gelişiminde önemli rol oynamıştır.
Mutfak ve Diğer Gelenekler :
Kendine özgü yemek çesitleri şöyledir..
Sini kömbesi, Sac kömbesi, Sarmısaklı(kılloresire) kömbe yada "Molğırobe" olarak bu isimlerle söylenir....
hazırlanırken bol miktarda Tereyağı tüketildiğinde bu kömbeye "Molğırobe" Türkçe deyişle ev yıkan da derler...
İçli köfte:Etli yada patatesli olarak hazırlanır. ..
Ekşili köfte,(ki Pek çok yerde bulunmaz bir sumak cinsi ekşilik olarak kullanılır.Çocukluğumda Gürün'ün Mahalle arasında boş arazilerde bol miktarda kendiliğinden yetişirdi) ...
Sulu börek yani manti:
Mantı 3 çeşit hazılanabilir etli , Etlipatatesli, Lorlu yani Çolluklu helede bu çolluk deri çolluğu ise deyme keyfine, kaşıkla gitsin...
Borani yani Yemlik yada Sılmık olarak anılan yeşil bitkiler ile kaynatılmış Ayranlı, Sarmısaklı Buldur çorbası...
Taneleri ekşili köfte gibi hazırlanan ama kaynatıldıktan sonra süzülüp, soğtulduktan sora üzerine Sarmısaklı Yoğurt yada Ayran ileve edilen "Kultuk" yemeği yazın en güzel yemeklerindendir...
Hele daha çok kışın yada Sonbaharda hazırlanan bir Sıcak Sütlü Yarma Çorbamız var ki adı "Tanaşir"dir yeneden yanında yat derler ya o misal yani...
Daha çok Doğum yapmış kadınları ziyaret sırasın kadıların beraber götürdükleri "Pallür" yemeğimizvar.Kaynatılmış Un ve yağdan ibaret.Pekmezde ilave edile bilinir...
Yine Sahanda Dut veya Kurutulmuş Kayısı Kavurmamız var. Bunlarda Doğum yapmış kadınlara bir hediye eşliğinedn götürülür...
Köyde el sanatlari olarak; seçme kilim, halı, yastık, oyalı yemeni, el işlemeleri ve bir çok dantel kanaviçe gibi kızlara çeyizlik işleri sayılabilir.
Coğrafya:
Sivas iline 180 km, Gürün ilçesine 35 km uzaklıktadır.
•Köyün Batisi; Güllübücak Köyü, Devecayir Köyü.
•Kuzeybatisi; Yolgecen Köyü (Tekirahpa).
•Kuzey'inde; Karapinar Köyü, Asagi Yayalacik Köyü.
•Dogu'sunda; Karakuyu Köyü.
•Guney'inde; Haticepinar Köyü, Oglakkaya Köyü.
•Güneybati'sinda; Başoren Köyü, bulunmaktadir.
' Koy Sınırları'(hudutları)
•Dogu'su; Osmanlı Calı, Gelin Duşeği, Yilan Ocagi, Masat Yolu (cadde).
•Güney'i; Büyükgüney, Ciftekuyu, Alibey Kuyusu.
•Bati'si; Kaygana Koyaği, Halife'nin Höyüğü.
•Kuzey'i: Galip Bey'in Tarlasinin Höyüğü, Kırmızı Cal, Toptaş, Devlet'in Koyağı.
İklim ve Nüfus Özelliği olarak Köyün iklimi, Türkiye'deki karasal İklimin etki alanı içerisindedir.
Nüfus Özellği: Ziyaret'in cevresi eski uygarliklardan kalma bir yerlesim alani oldugu bilin mektedir. Simdi ki Guldede Köyü ise 1850'lerden sonra yerleşim alani olarak kurulmuş olduğu sanılmaktadır.
Soylar:
1880'lu yillarda Malatyanin Arguvan İlçesi Bahşikan Köyü'nden gelen Kocakartal'lar bugün bır kısmı Kartal, diğer bir kısmıda Tepe soyadını taşımaktadırlar.Bunlar Kardeş çocukları olup Atma aşiretindendirler...
Zamanla Malatyanın ceşitli yerlerinden gelen aileler bugünkü Güldede köyün mevcut nüfusu'nu kurmuşlardır...
Kılıç'lar ve Bölücek'ler Sivas/Zara yöresinden takriben 1910 yıllarinda gelmişlerdir. Bölücek soy ismini tanışıyanlar Ginili aşiretine mensupdurlar. Kılıçlar ise Koçgiri aşiretine mensupturlar...
Erdal'lar, Boyuneğriler, Birimler, Çopur, Gür, Demir, Karagöz, Şen ve Kara'lar köyün diğer soylarıdır...
Erdal, Çopur ve Birim soy ismi taşıyanlar Malatya Arguvan İlçesinin Birimuşagi köyünden gelmedirler...
Boynueğri ve Ayıboğan soyismi taşiyanlarda Bahşikan köyünden gelmelerdir...
Çopur soyismi tasiyanlar Arguvan Kömürlük köyü'den gelmektedirler ...
(Malatya- Sivas- Tokat- Maraş gibi bölgelerden gelenlerin hemen hepsi Atma Aşiretine mensupturlar...
Bunlar daha sonraları imi Atma olarak kalmış..
Kimi Sinemilli...
kimi Canbek...
kimi Şottiki...
ki Sinmemilliler bizimkilere Şottiki diye takılırlardı...
Bizimkileri Atma değil Şottiki sayarlardı...
Kimi Koçkiri...,
Kimi Ginni gibi soy ve boy isimleri almışlardır.)...
ATMA AŞİRETİ: Daha önceleri Yozgat'ta 2000 çadır olarak, ortak yaşamakta idiler..
Dönem Beylikler dönemi. Atma aşireti Osmanlı toprak savaşında, Osmanlıya yenildikten sora Sivas-Erzincan- Tokat-Çorum- Maraş- Malatya- Dersim gibi Birçok yere dağılmış ve yeniden yerleşik düzene geçmeye çalışmışlardır...
Kara soy ismi taşıyanlar 1940 lı yılarında Tokat/Zile yöresinden gelmişlerdir ve Cambak aşiretine mensupturlar...
Gür soyadı taşıyanlar ise Sivas/ Kangal köylerinden gelmişlerdir...
Bölücekler gibi bunlarda, Ginili aşiretine mensupturlar....
Demir, Karagöz ve Şen soyadı taşıyanlar Maraş/Elbistan köylerinden gelmişlerdir ve Sinemilli aşiretine mensupturlar...
Köy nüfusunun tamamı alevi-Bektaşi'dir...
Köyde cami veya Cem evi bulunmaz. Köy insanları bir insanın ibadet 'ini kendi evinde de yapabileceğini düşünmektedir....
Köylünün birçoğunun yakınları İngiltere ve Almanya' ya yerleşmişlerdir. İstanbul'da ikametgâh edenler bir dernek kurmuşlardır. Derneğin adı "GÜL-DER "dir.
Ekonomi:
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Hayvancılık daha çok koyunculuk şeklinde olup yeni yeni büyükbaş besiciliği yapılmaya çalışılmaktadır....
Çünkü bozkır bitki örtüsü büyükbaş hayvancılığa elverişli değildir. Buğday, arpa, nohut en çok yetiştirilen tarım ürünlerdedir.
Yerleşim yerinin Köy tüzel kişiliği alması ile birlikte; köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.
Muhtarlık
Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:
2009 - Kemal Tepe 2004 - Kemal Tepe 1984 - Mehmet Erdal 1977 - Cafer Kartal 1975 - M.Ali Kartal 1950 - Hüseyin Kartal 1948 - Mehmet Tepe 1946 - Hasan Kartal 1943 - Ali Boynueğri 1941 - Gülali Kartal 1935 - Mehmet Kartal (Kalo) 1905 - Halife Kartal 1895 - İsmail Kartal - İlk Muhtar Bu tarihlerin bir kısımı tahmin uzeri yazılmıştır
Altyapı bilgileri
Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak öğrenci sayısı az olduğu için kapatılmıştır ve taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır kanalizasyon sistemi 2008 yılında tamamlanmıştır. Ptt şubesi yoktur ancak ptt acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Hüseyin Tepe 2009 Bursa
Beğen Yorum Yap
Hasan Kartal ve Mustafa Tepe bunu beğendi.
.
Yorumlar
Yadigar Tepe
Yadigar Tepe Cok tessekur ederim huseyin abi inan cok sevindim bu bilgileri verdigin icin...kendine iyi bak.
Beğenmekten Vazgeç · Yanıtla · 1 · 24 Aralık, 14:19
..
Mehmet Kartal
Mehmet Kartal "Afşin, atalarımız Orta Asya'da at koştururken....! imparator Justinianus tarafından oluşturulan Üçüncü Armenia eyaletinin de yönetim merkezlerinden biridir. Hadi celadetli okurun kalbi kırılmasın "sözde" Armenia eyaleti diyelim. Milli tarih şuurumuza uygun davranmış olalım., Meykir, Hunu, Norşun, Arıstıl, Maravuz gibi Maraş'ın köy isimlerinin etimolojik kökenini siz de sormayın, ben de söylemeyeyim.
."Türk Komutanı Güldede'den önce Kale çevresindeki kilise ve yerleşim ve mezarlar kime ait olabilir.Tapuda adı geçen Morik, Kazanasmas,Durak Hasan'ın ilk sahipleri kimdir.Hangi travmaları yaşadığını biliyor(muy)uz...
Beğen · Yanıtla · 1 · 12 saat
..
Mehmet Kartal
Mehmet Kartal Yeri gelmişken mezun olduğumuz Güldede İlkokulundan bahsetmek istiyorum. Muhtar Hüseyin KARTAL DP. dönemi Sivas Valisi Kadri EROĞAN'a gider okul ister.Vali yakın köy olan Yolgeçen (Tekirahpa) Köyününün büyük köy olmaktan kaynaklı okul öncelikli olduğunu belirtir...Vali Tekrahpa'ya gelir okul yaptıracağını ve Muhtar Hacı Raif''e "Kağnılarınızla okula kum ve taş taşıyın..." direktifini verir. Hacı Raif "Herk sürüyoruz Öküzlerimiz meşgul" diyerek Valinin direktifine direnince: Vali "Öküzden ne farkın var. öküz kal..." diyerek Muhtar Hüseyin KARTAL'a haydi köyüne (Güldede'ye ) gidelim der ve makam arabasına alarak Köyümüze gelirler. Güldedeliler hazırlık olarak çadır kurmuş, çadırın içini halılarla döşemiştir.Vali geldiğinde davullu zurnalı seremoniyle kurban kesilir....O yıl tuvaleti ve dış sıvası yapılmayan tek derslikli ve lojmanlı bildiğimiz okul yapılır.
Beğen · Yanıtla · 2 · 12 saat
..
Yadigar Tepe
Yadigar Tepe Haci Raif cevabini guzel almis
Beğen · Yanıtla · 11 saat
..
Hüseyin Tepe
Yanıt yaz...
..
Hüseyin Tepe
Hüseyin Tepe Sevgili arkadaşlar elbette kim ne biliyorsa sansürsüz konuşabilmeli....Gazi Antep-Maraş bölgesi olarak anılan yerlerde yerleşik düzen az ikin bahsettiğim dönem Bizans İmparatorluğuna paralı askerlik yapan orta Asyalı insanlar bunlar kim mi bunların bir kısmı Kumanlar, bunlar Kıpçaklar falan işte....(ATLIHAN) yazılı kayıtlarda ilk isim olarak "Atlıhan" olarak geçer....Atlı Atilla var ya hani şu yeni kayıtlarda sadece Atilla olarak anılan ve bu günkü Macarların Atası sayılan adamın öncesi Avrupa' toprakları sayılan yerlere gelebilenler gelmiş. Orta Asya insanları bunlar bir çok soy ve boyları gibi o denemde beylikler düzeyinde kent devleti niteliğinde yaşayan insanlar dönemin en güçlüsü sayılan ve dünya da önemli ölçüde söz sahibi olan Devlet ve bundan da daha büyük örgütlenmeye sahip İmparatorluk olan Bizans bu coğrafya ya sahip olur insanların bir yani bugünkü dil ile söylersek küçük devletler den yine bugünkü dille yıllık vergiler karşılığı onları himayesi altına alır....Mesala İngiltere gibi bir devlet bile onların egemenliğinde sayıldığı yıllar halbuki Bizans'ın hiç bir ordusu oralara ayak basmamış oraları fet etmemişken...İşte bu dönemde Atlı Atilla kuzeyden Bizans'ı sıkıştırır ta bu günkü Yunanistan'ı falan alır artık İstanbul'a dayanmak üzereyken Dönemin Bizans İmparatoru kendince tedbirler alır bunlardan biri bir zamanlar kendisine paralı asker olarak tuttuğu bu Kumanlar ve Kıpçaklar ki bazı kaynaklar bunları aynı saymaktadır....bunların hayli kalabalık bir nüfusları oluşur çünkü hem yeni yeni göçler hem de yıllardır burada üreyerek çağladıklarından Bizans İmparatoru kök olarak bunları Orta Asya kökenli olduklarını biliyor ve Kuzeyden gelen Atlı Atilla'nındı aynı coğrafyadan Avrupa'ya geldiği bildiğinden der ki "Atlı Atilla Bizans'a la savaşı sürdürürse bunlar birleşecek ve Bizans'ı elimizden alırlar." korkusu ile kendince tedbir alır ve bu insanları yani KUMAN-KIPÇAKLARI işte bu Maraş ve Gazi Antep ve havalisine yerleştirir ve bu topraklar sizin alın burada yaşayın der.. Böylelikle kendinden olmayan ama iyi savaşçı olan insanlardan kurtulmuş olur....Sakın şimdide bak Maraş ve Gazi Anteplilerin tamamını bunlardan yaptı gibi bir değerlendirme falan yapmayın. Çünkü ben sadece onların oraya yerleştirilme bilgilerini aktarıyorum...Evet bu insanlar 1071 den Alpaslan'la gelenlerden farklı insanlar sakın bunakları onlarla bir saymayın...Benim yazdığın en yakın tarih sayıla bilecek bugünkü Güldede köyünde yaşayanların daha öncede bahsettim bilemedin 8-10 kuşak öncesine kadar soy-sop olarak kim kimdir net bilebilmemiz..defalarca yazdım ve herkes ile paylaştım ki benim için İNSANDAN IRK OLMAZ HEMDE BİLİM BÖYLE SÖYLÜYOR... AMA YAŞAM BİCİMİNİN YARATTIĞI BİR KÜLTÜR VARDI VE İNSANLAR ANILACAKLARSA BUNUNLA ANILIRLAR" gerisi bir mektup zarfının içine konmuş yazılanları bir yerlere gönderirken zarfın üstünü yazdığın adresten ibaret tir ....O KADAR....Aynı yazılarımda bu coğrafya da Hititlerin ciddi ve hiç de azımsanmayacak bir geçmişi var...ayak izlerine bakarsanız bu günkü Küçük a Asya da benim yazılı kayıtlarda izlerine rastladığım 250 değişik kültür gelmiş geçmiş içine sizde varsa farklı bildiklerinizi ekleyin elbet...bundan ne sakınca olabilir ki.... Ama Akdeniz coğrafyasının tam da orta yeri olan Anadolu yani Küçük Asya yani bereketli topraklar sayılan ve bir ucu ta Mısıra dayanan Mezopotamya'nın tamda başlangıç noktasında olsa olsa ancak gelmiş geçmiş KÜLTÜRLERDEN bahsedilebilir ....yoksa kim kimin oğlu kim kimin kızı falan olan soy soplardan bahsetmiyorum ben anlata biliyor muyum....Sizin algılamak istediğiniz ve bizim konuştuğumuz dil 20 ci yüzyılda kalma Ulusal kimlik adına meseleyi Irkçılık noktasına taşıma çabasından öte bir işe yaramaz... Bunu bu yüz yılın eli kanlı Devlet yöneticileri başta Avrupa olmak üzere çok denedi 100 milyonlarca insanların kendi ömürlerini doldurmadan savaş meydanlarında yaşamlarının bitmesine neden oldular...Sevgili Mehmet Kartal Hoca: bu konularda ne biliyorsan lütfen bizimle paylaş maden sende çeşni oldun...kendi adıma söyleyeyim ki bundan ne utanacak ne alınacak nede hay Allah diyecek değilim "Ne siz sorun ne de ben söyleyeyim" demek hitabını tembellik mi saysam, yoksa paylaşacak bir şey bilmiyor mu desem, yoksa söyleyecekleri yanlış çıkar mı diye çekiniyor mu desem dorusu pek anlamlandıramadım....sana zahmet bizi aydınlat lütfen... Ama bir rica olarak izninle sana ileteyim m?...yazında "Celadetli okurun kalbi kırılmasın" diye bir Celadetli sözcüğü ile başlayan bir cümle kullanmışsın ya!.... bu sözcüğün anlamı bu günkü dile göre çok ama çok anlam ifade ediyor... Turgay Kozlu "Celadetli" sözcüğü tek cümle ile ifade edebilen ender dil bilimcilerden biri dir.... ve bu sözcük için derki: "Savaştan korkmayıp, kendi nefsini helak-a teslim etmek" açılımını yapar...Yene Türkçede anlam ifadeli kök olarak da " Sert- şiddetli- katı- kasvetli-haşin-keskin kılıç-aslan" diye geçer...aynı zamanda Zorlu-Azılı-Şimşir keskin olan der ve eklerler derler ki "Celadetli: hiddetli ve bahadır olan adam.....Celadetli sözcüğünün türetilmiş kelimeleri ise söyle sıralanmış: Cela-celeb-celebe-celebi-Celâlilik-celali celal -celidlenme-celallenme" bunların açılımını da şöyle sıralamışlar: 1-Yiğitlik- Kahramanlık. 2- Kahramanlık-Yiğitlik, 3- Birinci gözü pek ikinci Yiğitlik. 4- Yiğitlik-Bahadırlık-kuvvet ve şiddetlilik- Muhkemlik- Seladet-Metanet ....Bunları niye yazdın diye kızma demem o ki kullandığımız sözçükler günümüzde aynı anlamı ifade etmeli....Zarf olarak kullandığımız sözcüklere hiç bir itirazım yok elbet....ama kullandığımız sözçükler fiilleri temsil ediyorsa işler değişiyor tıpkı bu yazdıklarımız gibi... Güldede köyünün hemen kuzeyinde arkasında kurbanların çeşmesinde Tekirahman köyüne giden yolun sol tarafında yerleşim alanı vardı bizim köyün evlerinin önemli Bir kısmının taşları oralardan getirildi. Söylencelere göre burada yaşayan insanlar Musevi yada Hristiyanlarmış ve derlerdi ki Tekirahman köyünün asıl adı TEKRAHME dir ....hani benim bahsettiğim Elbistan Savaşında "bir tek bu rahibe kurtulmuş ve gitmiş bugünkü Tekirahmanda kendine bir ev yapmış cıvar köyler yada yerleşkelerdeki insanlar da bu rahibe kadının ismini bilemediklerinde o yerleşkeye bu nedenle de oraya TEKRAHME diyorlarmış" eğer bu doğru ise ki bence neden olmasın! demek ki bir çok şey gibi TEKRAHME'de değişe-değişe olmuş TEKİRAHMAN ben bundan hiç de şaşırman hoş şimdiki ismi zaten bu değil şimdi bu köyün resmi kayıtlardaki İsmi YOLGEÇEN" olduğu kalmış aklımda...
..
Hüseyin Tepe

Yorumlar
Mustafa Tepe Memluk-Mogol ilişkileri, Ayn Calut ve Elbistan Savaşı benim üniversiteden tez konularımdan biridir. Elbistan Savaşı Huni'nin dağlık bolgesinde pusu kuran Sultan Baybas' ın Moğolları mağlup edip sonra Kayseri ve Sivas' a uğrar ve Mısır'a döner. Bu savaşta Elbistan ve Afşin isimli komutanlara rastlamadım. Iki tane Afşin komutan vardır. Birisi Abbasiler ordusunda çalışmış Samerra Vilayetleri döneminde, diğeri de 1071 Malazgirt savaşı Alpaslan komutanlarından biri. Afşin ismi benim bildiğim Afsus' dan gelir. Tarsus gibi. Guldede isminde Memluk komutanı ise hiç bir kaynakta rastlamadım. Saygılarımla.
Cihan Kartal Kardeş çocukları mı? Kardeş mi? Mustafa kocakartal ve (şuştu) Mehmet, kardeş değilmiydi? Hüseyin abi.
Hüseyin Tepe Kardeşlermiş sevgili Cihan kardeş diye anlatırlardı...
Cihan Kartal ok yazıda kardeş çocukları yazılmışta ondan sordum
Hüseyin Tepe

Yanıt yaz...
Deveci Hatice emeğine sağlık güzel bir çalışma olmuş
Hüseyin Tepe Sevgili Mustafa benim yazdıklarımı dikkatli oku ben bu savaşta bu isimlerde komutan var demedim bu bir....mekan konuşulurken bir zamanlar buralara gelmiş Kuman ve Kıpçaklardan bahsettim bu iki...Yine daha önceleri de yazmıştım yine de yazdım dedim ki Maraş- Gaziantep havalisine bu insanları Bizans imparatoru yerleştirmiş bu üç....
Mustafa Tepe Hayır Hüseyin Abi yazının bütünlüğü içerisinde Elbistan Savaşı ve devamında bununla iliskilendirimiş bölge isimleri... O civardaki diğer ilçelerinde isimlerinin bu savaştan sonra oluşmuş gibi bir anlam çıkıyor. Guldede Komutan ve iki arkadaşı da yazının son bölümünde var. Belki Guldede komutan öyle anlaşılmıyor fakat Elbistan ve Afşin, diğerleri öyle anlaşılıyor. smile ifade simgesi
Gürün'ün Karkamış kayıtlarında, Asur kayıtlarında TEGRAMA diye geçtiğini de bilginize sunarım. Belki taşlar daha net oturur yavaş yavaş. smile ifade simgesi

Hüseyin Tepe Benim bahsettiğim ve bilebildiklerim dahilinde aktarmaya çalıştığım özet bilgilerde Büyüklerimizden Güldede Köyüne bizim kilerden kimlerin buraya geldiği bilgisini vermekti...Ziyaret ve köy ismini de yine onlardan rivayet olarak dinlemişizdir...TEKRAHME'de köyü de aynı rivayetlerin devamıdır. yeni bilgi içinde teşekkür ederim...Bir zamanlar eski Arap yazısı sandığımız Siyah taşların fotoğrafları çekmiştim onları İstanbul'da Arapça bilenlere okutmak istedim ama benim gösterdiklerim çözemeyeceklerini bana ifade ettiler...Bende Mustafa Kocakartaldan kalma biraz yıpranmış olsa da dört adet tapu senedi var bunlar benim elime Annem Öldükten sonra geçti canı sağ olsun baban saklamış ama saklarken de hayli yıpratmış...Yaklaşın 4-5 aydır Bursa da Tanıdığım Urumci'li yani Çinli ama Uygur asıllı bir Cin Dili ve Ebediyeti öğretmeni genç bir bayan var. Bu tapuları ona gösterdim....Onun bana söylediği "bu tapu kayıtlarını bazı kelimelerini çöze bilirim ama cümle kuramam çünkü bizim memlekette biz kendi dilimizi Arap harfleri ile ama Uygurca okur yazarız denk gelirse köyünüze gider bakarız... bakarsın bizim kullandığımız dil çıkar falan dedi" Babamda anlatırdı Hoca Ali amca tapuları okurmuş ama o da mezar taşlarını okuyamazmış...Bu işleri Kültür bakanlığından önce Üniversitelerin el atmasını sağlamak lazım...anlaşılan o ki o siyah mezar taşlarının yazıldığı dönemde en azından yazım dili olarak bu gün bizim Arap alfabesi diye niyetlendiğimiz yazım dilini çözerler... Baksana bizim Arapça dediğimiz dilin geçmişi bile kendine ait değil onun geçmişi Eskiden kullanılan ARAMİCE dir...Peygamber Mustafa zamanda bile bu dil kullanırmış...bırak onu bir zamanlar yani İran'ın daha Pers-leş meşinden önce ki dili bu ARAMİCE yi kullanmışlar...Bir zamanlar Pehlevice kullanılmış....bu gün hala bazı Afganistan ve İran'ın Kuzeyin de bu dili kullanıyorlar...fazladan bir bilgi ama bundan birkaç yıl önce bir Afgan filmi izlemiştim nerede ise tamamını anladım neden mi? ...kullandıkları dil bizim köyde kullanın Kürtçe nin aynısı gibiydi...Benzer algılarım bazı İran Filmlerinde de olmuştu...bunu araştırdığım da karşıma Pehlevice çıkmıştı...Yazarken yanlış tuşa dokundum yazı bölündü affedersin..
Mustafa Tepe Rica ederim Huseyin Abi. Evet orada bir tarihi araştırmanın yapılmasını sağlamak gerekiyor. Bunu düşünüyorum. Bir takım girişimlerde bulunacağım. Belki bir üniversiteyi bunun için ikna edebiliriz.
O yazıları ben bizimkilerin mezarları diye biliyordum. Sonra kimsenin bilmediği mezarlar olduğunu öğrendim. Yazı karakteri çok aklımda değil. Fakat Kumanların Kodesk Cumanikus diye bir sosyal içerikli bir kitapları var ve yazı karakterleri böyle. Ayrıca Sivas bölgesi Kadı Burhaneddin veya Eretna Devleti döneminde nüfusal çoğunluğu Uygur kökenlilerden oluşuyormuş. Kadı Burhaneddin aynı zamanda çok iyi bir şair. Uygur yazı karakteri örneklerine Anadolu'da bazı kayalarda rastlanmıştır. Yani ihtimal tabiki. Eski Türklerde mezar taşı (Balbal) geleneği çok çok yaygındır. smile ifade simgesi Kumanlara ait bir belge paylaşıyorum.smile ifade simgesi

Cihan Kartal Dayı Yunanlı Arşimet'in böyle bir belgesi/kitapçığı vardı.. kara çağ Döneminde silmişler incil yapmışlar.. Sonra yakın zamanda UV işığıyla ve başka tekniklerle alttaki yazılar deşifre etmişlerdi.. Bunda'da sanki silinen birşeyler var..
Mustafa Tepe smile ifade simgesi Bu galiba kağıdın özelliğinden kaynaklanan bir durum. Bu belgelerde genelde bilmece bulmaca siir mani ozdeyis vs yazıyor.
Cihan Kartal yinede belli olmaz
Hüseyin Tepe

Yanıt yaz...
Hüseyin Tepe Teşekkür ederim Sevgili Mustafa hemen yanı başımız Kaşanlara bitişik yaşayan aşağı ve yukarı tatlar zaten Uygur kökenliler...bu gün bile kendi coğrafyasında yani Orta Aysada aynı isim ile yani TATLAR olarak biliniliyorlar ve dinsiz Türkler olarak anılıyorlar....Bu insanların yani ülkemizde ki komşumuz Tatlar.... benim birebir tanıdığın f960-70 li yıllarda bile ne Sünni nede Aleviydiler... Memik oğlan ağıtın da bu köyde büyümüş Devrimci olduğu söylenen (denk gelip de tanıyamadım) ama faşistlerce katledilen Memik oğlan buralıdır. Sevgili Mehmet Öldürüldüğünde cenazesini köye getirdiğimiz zaman bu ağıtı Kaşanıl saz çalan birinde dinlemiştik...Yıllar son kendisi aslen Gaziantepli olan Sevgili Ülkü Tamer abiyle kültürel programlar yaptığım dönemde bu ağıtı Ülkü abinin derleyip Müzik dünyasına sunduğunu kendisinden dinlemiştim....neyse diyeceğim o ki bir kısmını gördüğün Uygurlar yani bu günkü Uygur Devletinde bizim komşular ile aynı yaşam sürdürdüklerini ve semavi anlamda hiç bir tek tanrılı dine inanmadıklarını biliyorum...İstanbul'u ziyaretlerimde bu Tatları babama sormuştum ... baban da evet bunlar eskide ne namaz kılar nede sema etmezlerdi ama bu Ecevit- Erbakan hükümetlerinden sonra bunların köylerine devlet çok geldi gitti hatta bir de cami yaptılar demişti....Sana bir şey daha söyleyeyim mi bizim köyün hem-hem tüm çevresine devlet destekli Sünni İslam yayılması 1950 lerde sonra olmuştur Mesala Kızılburun-Tekirahman-Başören-Akdere köyleri bu dönemde kesinlikle Seneleştirildiler...bizim 9-10 cu kuşaktan akrabalarımız vara ya hani şu Başörenli Emmeler ile Akdereli Emmeler sanırım bu dönemde Sünnileştiler....Sana komik bir durum daha anlatayım mi ....Tekirahman Sünnileşirken köy halkı karar vermeden önce kendi araların şu kararı alırlar dini konulardan bilgili olan birilerini çağıralım ve bizi ikna etsin diye...gele gele Sünni cenahtan bizim köyde Öğretmenlik yapmış Cemil öğretmeni babası ki o bile 1950 lı yılların ürünü bir Kızılburunlu Sünni.... Alevilerden de Oğlakkayalı Poyraz Hüseyin amcanın babasını çağırmışlar bu adam cağız da medrese eğitimi almış Arapça okur yazar ve İslami eğitimi bilirmiş ...uzatmadan söyleyeyim ki sonuçta Tekirahman köyü karar alır "evet biz Sunni olacağız" derler ama işin komiği bu Cemil hocanın babası bir kaç ay kalır köyü kaderiyle baş başa bırakır gider Kızılburun da imamlık yapma...Bunun üzerine Tekirahmanlılar da maaş karşılığı Poyraz Hocayı tutarlar...ne kadar sürmüş tam bilemiyorum ama halen sağ ve Gaziantep'te yaşadığını sandığım Poyraz Hüseyin amca onun oğlu ...çocukluğumuz da zaman zaman Tekirahman'a gelir giderdi...Namaz kıldığı da bizim köylülerce bilinirdi...Bu Hüseyin amca Hoca Ali amcanın hem teyzesinin oğlu hem de karısı Elif Teyze bu Hüseyin amcanın ablasıdır...
Gülten Tepe Şu yorumu şuraya bırakayım da yeni bir şey yazılırsa haberim olsun smile ifade simgesi
Hüseyin Tepe Bir tanem sana da iş düşer bu işlerde şöyle bir keman sesini bizimle paylaşsan fenamı olur yani...
Gülten Tepe Güzel olur aslında dayıcım, kemanı elime aldığım bir gün video çeker atarım
Hüseyin Tepe

Yanıt yaz...
Hüseyin Tepe Heyecanla bekleriz bir tanem...