20 Şubat 2018 Salı

RUMİ -MİLADİ YIL

SEVGİLİ ARKADAŞLAR
Soyadı Kanunu Nedir
Osmanlı Devleti döneminde toplumda soyadı kullanma zorunluluğu yoktu.
insanlar, genellikle isimlerinin sonuna babalarının isimlerini eklenerek veya doğduğu yerlerle anılırlardı.
Türk toplumunda yaşanan bu isim kargaşasına 21 Haziran 1934’te çıkarılan bir yasa ile son verilmiştir. Soyadı Kanunu ile her Türk ailesine öz adından başka soyadı da taşıma zorunluluğu getirildi. Bu kanun gereği soyadları Türkçe olarak
alınacak; rütbe, memuriyet, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler seçilmeyecekti.
24 Kasım 1934’te çıkarılan bir kanunla da Meclis tarafından Gazi Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. Yasaya göre bu soyadını, onun dışında kimse kullanamayacaktı.
29 Kasım 1934’te çıkarılan diğer bir kanunla da toplumda ayrıcalık ifade eden (ağa, paşa, hazret, molla, şeyh vb.) unvanların kullanılması yasaklandı.
Bu yenilikler ile herkesin kanun önünde eşitliği ilkesi getirilerek imtiyazsız, sınıfsız bir toplum oluşturmanın önündeki engellerden biri daha kaldırılmış oluyordu. Soyadı Yasası ve ayrıcalık ifade eden bazı unvanların yasaklanması hakkındaki kanunlar çıkarılması halkçılık ilkesinin göstergesidir.
Son günlerde yayınlanan Soy ağacı kütüklerine geriye doru 5-6 kuşak olarak erişe bildiğimiz şu günlerde nüfus kütüklerinde farklı farklı yazılı kayıtlara rastladığımız oluyor.
Bir zamanlar merak edip de araştırdığım ve resmi kayıtlarda kullanılan takvimlerin hazırlanış ve uygulamaları ile ilgili yaptığım çalışmayı sizinle paylaşmak istedim ki! Belki kafanızdaki niye böyle sorusunun cevabını bulmanıza yardımcı olur.
RUMİ TAKVİM
Rumi Takvim; Miladi 1840 / Hicri 1256yılına kadar; arada geçen 584 gün farkı olmasının nedeni: İslam Peygamberi Muhammedin Mekke’den Medine’ye göçünü başlangıç alan geceleri bizi aydınlatan gökyüzündeki Ayın, gündüzleri bizi aydınlatan Güneş çevresinde değil de üzerinde yaşadığımız Dünya çevresinde ki dolanmasını tamamladığı gün sayısını 354.367 zaman dilimi olan günlük Ay (Kamer) takvim sistemi üzerine, yada sistemi ile Miladi 1840 / ve Hicri 1256 yılından itibaren de dünyanın güneş etrafında dönmesinin esas alan 365.2422 günlük Güneş (Şems) takvimli zaman dilimli sistem üzerine kurulmuş olarak hesaplanmıştır.
Günümüzde Rumi Takvim, hukuken yürürlükten kalkmış olmasına rağmen; kamuoyu bakımından oldukça hassas bir konu olmaya devam eder olmuştur. Halk arasında Rumi takvimin yegâne önemli tarafı; doğum günlerinin miladi takvime göre yazılmaları (tekabül) ve yaş hesaplamaları ile birlikte, insanlarımız için eskiden beri ne zamanda ne olacak ve ne zaman ne yapılacak ölçüsü olarak algılanmış ve yorumlanır olmuştur. Dikkatlerimizi çeken şu ki: Çiftçinin kullandıkları zaman ölçekleri ayrı, meteorolojik olayları takip eden kişi ve kurumların zaman ölçüleri ayrıdır. Hatta Katoliklerin kutladıkları bazı yortu günleri bile şimdilere dikkate alınmayan bu eski Rumi günlere göre uygulanmaktadır. Toplumu oluşturan halkların bireyleri, daima içinde yaşadığı sosyal çevrenin tesiri altında bulunup onun şekillendirdiği kültürel biçimde yaşam sürdürmektedir. Düşüncelerinde, inançlarında, İtikatlarında, adetlerinde ve hislerinde tamamen kendi bireysel özgürlüğüne sahip değillerdir. Cet olarak bilinen atalarından kendilerine intikal eden kültürel yaşam hattı hareket kaide ve kurallarına kendisinin oluşturmak istediği özgür davranış biçimine uymamayı akıllarından bile geçirmezler. Taklit dediğimiz bir başkasına ya da başkalarına öykünme ile hareket etmenin kolay ve hayattaki zorlukları yenerek bertaraf etme sebebi ve ataları sayılan cetlerine hürmet duyguları da cetlerinin bir alt birimini oluşturan bu halk kitlesi ya da tabakası arasındaki katlanarak gösterdiği teamülü, kaidelere uygulamayı aralıksız bir biçimde devamlı olarak besleyip takviye etmektedir.
Bu sebeplerle hukuken terkedilmiş bulunan Rumi takvimin uygulandığı dönemlerde yürürlükteki uygulaması olan kaide ve kurallar (teamül) olarak devam ettirilmesindeki ihtiyacı ile bütün takvimlerde Rumi tarihe de zorunlu olarak bir yer verilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde:
1677 yılında Baş Defterdar olan ve 1684 yılında ölen Hasan Paşa’nın teklifi üzerine kullanılmış her 33 seneden 1 sene atlanmak suretiyle Ay (Kameri) Takvim ile Güneş (Şemsi) Takvim arasındaki farkı dikkate alarak, mali kayıtların buna göre düzeltilmesini istemiştir.
Ölümü 1742 olan Defterdar Atıf Efendi 1740 yılında verdiği teklifi üzerine Hicri 1152 yılından itibaren maaşların ve vazifelerin Muharrem'den değil de Marttan itibaren esas alınmasını istemesiyle maaş ve vazifelerin buna göre düzeltilmesi istenmiştir. Kabul edilip onaylanan teklif nedeniyle bu tarihten itibaren mali yılbaşı mart ayı olarak kabul edilmiş ve uygulanmıştır.
Milattan sonra 1818 de ölen ve 1794 yılında Defterdar Morali Osman Efendi; “tefavüt” terimi ile ifade edilen ve hicri yıl ile mali yıl arasındaki farktan meydana gelen gelir farklılıklarının hesabinin devlet hazinesine yük olmamasını sağlayan teklifinin kabulü ile mali seneye dayanan harcama (sarfiyat) ve ödeme (tediyat ya da tediye) seklinin uygulama (tatbik) alanının genişletilmesi istenmiştir.
1677 yılından Miladi 13 Mart 1840/ ve Rumi 1 Mart 1256 tarihine kadar yalnız mali işlemlerde kullanılan Jülyen Takvim esaslı Şemsi takvimin bu tarihten itibaren resmi işlemlerde (muamelatta) kullanılmaya başlanmasıyla isim olarak da “Rumi Mali Takvim” adını almıştır.
Fakat: 8 Şubat 1332 tarih ve 125 sayılı kanunla Jülyen Takvim esaslı Rumi takvim yürürlükten kaldırılarak, Gregoryen takvimine geçilmiştir.
125 sayılı Gregoryen Takvimi Kanunun uygulaması başlarken yürürlük şekli söyle olmuştur: 15 Şubat 1332 tarihinden sondan başlamak üzere 13 gün silinerek 1 Mart 1333 tarihine dönüştürülmüş ve Gregoryen Takvimi Kanununda ki yeri (1917) günü takip etmiş, bu tashihler yani daha önceki tarihten 13 gün silinerek yıl içindeki toplam gün sayısındaki hata düzeltilmiştir.
1333 Rumi yılı teknik sebeple 1 Mart'tan başlamakla beraber 10 ay devam ederek, 31 Aralık (Kanuni evvel) 1333 yani (1917) günü sona ermiştir. Ve 1 Ocak (Kanunusani) 1334 =1 Kanunusani(Ocak) 1918 olarak başlatılmış yazılı kayıtlar böyle başlatılmıştır.
1840 yılından beri Jülyen usulüne göre yürüyen mali ve resmi işlemlerdeki (muamelattaki) tarihi kayıtlar, 1918 tarihinden itibaren Gregoryen usulüne göre devam ettirilmiş olup yılbaşı 1 Ocak tarihine alınmıştır. Yapılan bu kanuni çalışmayla 1334 Rumi (1918 miladi) yılından itibaren, Rumi ve miladi takvimlerdeki ay ve gün farkı kalmamış ve bundan böyle aynı gün olmuştur.
26 Kanuni evvel (Aralık) 1341 tarih ve 698 sayılı Kanunla Rumi Takvimi’n başlangıcı olan (mebde olan) 1300'lü yıllar terkedilip uluslararası (miladi) takvim başlangıcı olan (mebde-i olan) 1900'lü yıllar kabul edilerek Rumi takvim tamamen yürürlükten kaldırılmış, olarak: 1341 yılı (Aralık ayı) Kanunievvel ‘inin 31. gününü takip eden gün 1926 senesinin Kânunusanisinin yani ocak ayının 1. Günü kabul edilmek suretiyle bütün dünyada geçerli olan Takvim sistemine geçilmiştir.
10 Ocak 1945 tarih ve 4696 sayılı Kanunla da Teşrinievvel, Teşrinisani, Kanunuevvel ve Kanunusani aylarının adları Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak olarak değiştirilmiştir.
PRATİK VE OTOMATİK TARİH ÇEVİRME
Miladi yılın Rumi Yıla- Rumi Yılın Miladi Yıla Çevrilmesi:
1 Kanunusani (Ocak) 1334 = 1 Kanunusani (Ocak) 1918 olarak yılbaşı eşitlenmiştir. Bu tarihten önceki tarihlerin hesaplanmasında yılbaşına dikkat edilmesi gerekmektedir. Rumi Takvim ‘de yılbaşı mart ayıdır. Miladi Takvim ‘de ise yılbaşı ocak ayıdır. Hesap yapılırken, Rumi Takvim ‘de mart ayı 1.ay, ocak ayı 11.ay ve şubat ayı da 12. ay olarak hesaplanır.
Rumi 1 Mart 1256- 15 Şubat 1332 (Miladi 13 Mart 1840- 28 Şubat 1917) tarihleri arasındaki tarih dönüşümleri için:
1-Miladi tarihin Rumi tarihe çevrilmesi: Miladi tarih eğer ocak veya şubat aylarında bir tarih ise, yıl kısmından 585 rakamı (diğer aylar için 584 rakamı) çıkarılır. Ay kısmından da 13 rakamı çıkarılır ve Rumi tarih bulunur.
2-Rumi tarihin Miladi tarihe çevrilmesi:
Rumi tarih eğer ocak veya şubat aylarında bir tarih ise, yıl kısmına 585 rakamı (diğer aylar için 584 rakamı) eklenir. Ay kısmına da 13 rakamı eklenir ve Miladi tarih bulunur.
Rumi 1 Mart 1333- 31 Kanunievvel 1341 (Miladi 1 Mart 1917- 31 Aralık 1925) tarihleri arasındaki tarih dönüşümleri için:
Miladi yıldan 584 rakamı çıkarılırsa Rumi tarih,
Rumi yıla 584 rakamı eklenirse Miladi tarih bulunur. Ay ve gün farkı yoktur, isimleri aynıdır.

5 Şubat 2018 Pazartesi

Hint Masalı ve Şhakespeare

Bir Hint masalına göre;
Kedi korkusundan, endişe içinde yaşayan bir fare vardır.
Büyücü biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya baslar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.
Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.
Onu eski haline döndürür..
Ve der ki ;
"Sen cesaretsiz ve korkak hayvansın.
Sende sadece bir farenin yüreği var.
O yüzden ben sana yardim edemem."
Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda şöyle diyor : 

"İnsanların çogu sevmekten korkuyor,
kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor,
sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor,
eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor,
gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor,
dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor,
aslında yaşamayı bilmediği için."