25 Ekim 2017 Çarşamba

İSTENMEYENE KARŞI ORGANİZE OLMUŞ İŞ VE GÜÇ BİRLİĞİ

İSTENMİYENE KARŞI ORGANİZE OLMUŞ İŞ VE GÜÇ BİRLİĞİ:
Gözlenen, araştırılan ve sorgulanarak içinde yaşamaya çalıştığımız dünya kurulduğundan bu yana tarihin kaydettiği büyük çaplı iş ve güç birliğinin önemini gösteren sayısız örneklerle dolup, taşmakta:
Bu sadece insan sayılan memeliler arasında değil diger memeli hayvanlar ve nebatların iş ve güçbirliği yaparak çatışmalar da zafer daima iş ve güçbirliği yapanların olmuştur.
Sümer,İyon, Roma vesaire gibi yaşanmışlıkları organize edenler büyük beyinlere sahip oldukları ya da işlerine gelen iyi ve yüksek kaliteli alet-edavat yapabilme kapasitesinden değil, becerisiyle fethetmişlerdir...
Sözgelimi 1914 de Rus asilzadeleri, devlet görevlileri ve sermayeyi ellerinde tutan iş adamlarından oluşan Rus orta ve üst sınıfından oluşan, ortalama iki- üç milyonluk nüfus 180 milyonluk işçi ve köylüye hükmederken, Rus elitleri kendi çıkarlarını koruma adına, nasıl beraber hareket etmeleri gerektiğini çok iyi bilirken; 180 milyonluk işçi ve köylüden oluşan halk kitlesi etkili işbirliği kurma ve geliştirme kabiliyetinden yoksundular...
Devrimler için kalabalıklar asla yetmez. Tarihin kaydettiği Devrimler bugüne kadar çoğu zaman büyük kitlelerle değil, olayları ateşleyen küçük gruplarla başlamıştır...
Bu örnekler de bizi: Devrim için bizi kaç kişi destekler? diye sormamızdan çok, bizi destekleyenler ne kadar etkin iş ve güç birliği yapar? diye sormamızı gerektirir...
Rus Devrimi 180 milyon köylü ve işçi Çara karşı ayaklandığında değil, 23 bin üyesi bulunan Komünist Partinin iyi organize olarak, iş ve güç birliği yaparak, doğru zamanda doğru yerde kendilerini bulduğunda 180 milyonluk dev Rus imparatorluğunu yöneten otorite Çar'ın zayıf ellerinde kayarak Kerensky geçici hükümetinin oluşturduğu titreyen ellerine kayarken, 23 bin kişilik Komünist Parti'nin ellerine geçer...
80 yıllık etkin iş ve güç birliği organizazyonu yöntemleri sayesinde iktidarda kalmayı başarırlar...
1989 yılında Sovyetler Birliği Doğu Avrupa'daki Sosyalist rejimlere verdiği desteği kesmiş, Berlin duvarı yıkılmış Polonya, Demokratik Almanya, Macaristan, Bulgaristan ve Çekoslovakya da yönetimde olan Devrimci rejimler yerlerini birbiri ardı sıra değiştirirken...
1965'ten beri Romanya'yı yönetim Nikolay Çavuşesku Temeşvar'da patlak veren isyanlara rağmen bu fırtınaya direneceğine inanarak; gelişmelere karşı önlem olarak Romanyalılara ve dünyanın geri kalanına , nüfusun çoğunluğu tarafından hala sevildiğini ve en azından etkili olduğunu göstermek amacıyla 21 Aralık 1989 da Bükreş meydanında 80 bin kişilik kitlesel bir miting düzenler...
Defalarca halka seslendiği sarayının balkonunda eşi Elena ve partinin diğer önde gelenleri ve korumalarıyla beraber konuşmaya başlar ve meydana topladığı kalabalıktan gelen sevgi belirtileri sayılan alkışlar karşısından olup-bitenden memnun bir vaziyette sekiz dakika geçirirken Romanya Sosyalizmi'nın şanlı tarihini övüyordu...
Mitinge katılanlardan hala kim olduğu tespit edilemeyen birisinin yuhalamaya başlamasıyla ve biri diğerini takip ederken saniyeler içerisinde kitleler yuhalamaya ve "TE-MEŞ-VAR ! TE-MEŞ-VAR!" diye bağırmaya başlar...
Tüm bu olup biten televizyonlarda naklen yayınlanırken, nüfusun büyük çoğunluğu ekran başına kitlenmiş yürekleri ağızlarında olanları izler...
Hemen televizyon yayınların durdurulması istenir ancak televizyonlar verilen emre uymaz ama kameraman elindeki kamerayı gökyüzüne çevirir ve televizyon izleyenler balkonda panik halinde olan parti liderlerinin yaşadığı paniği göremez ama ses kaydını yayınlamaya devam eden teknisyenler sayesinde olan biteni dinlemeyi sürdürürler...
Tüm Romanya yuhalanmaların karşısında sanki mikrofonda teknik bir sorun varmış gibi "Alo! Alo!" diye bağıran Çavuşesku'yu duyar...
Eşi Elena, "Sessiz olun, Sessizlik!" diye halkı azarlar, ta ki Çavuşesku hala naklen yayın yapan televizyon ekranlarında eşini "Asıl sen sessiz ol!" diye susturup meydandaki kalabalığı dönerek; yalvarırcasına "Yoldaşlar! Yoldaşlar! Sessiz olun, yoldaşlar!" diye rica eder...
Ne var ki yoldaşların sessiz olmaya niyetleri yoktu...
Bükreş meydanında toplanan 80 bin kişi Kürk şapkalı yaşlı adamdan daha güçlü olduklarını fark ettiği an oluşmuştu...
Asıl hayret verici olansa, var olan sistemin o andan çoküşünden çok; onlarca yıl ayakta kalmayı başardığıdır...
Peki Devrimler neden bu kadar nadir gerçekleşir? Kitleler harekete geçip önlerine geleni paramparça edebilecekken, neden balkondan onlara emreden bir adama amade, olarak bazen yüzyıllar boyunca alkışlayıp tezahürat etmeye devam ederler?
Aradan geçen zamana rağmen Romanya'da Çavuşesku ve adamları üç önemli hayati koşulu sağlayarak 20 milyon Romanyalıyı kırkyıl boyunca yönetmeyi başardı...
1-Öncelikle Sadık Komünist Parti bürokratlarını ordu, sendika, hatta spor kulüpleri gibi kurumsal ve sivil kitle örgütlerinin yöneticilerini Komünist Parti'yle iş ve güç birliği gibi ağların başına yerleştirdiler...
2-Anti Komünist iş ve güç birliğine hizmet edebilecek ne siyasi ne ekonomik ne de sosyal bir organizazyonun var olmasına izin vermediler...
3-Ara-ara bazı gerilimler yaşanmasına rağmen, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki kardeş komünist partilere sırtını dayadılar...
Romanya'da Çavuşesku önemli bu üç koşul gibi iş ve güç birliğini sağlayamaz duruma gelediğinde kudretini yitirdi...
Balkandaki Çavuşesku'nun ellerinde kayıp giden yönetim gücü tabiki meydandaki kitlelerin eline geçmedi. Kalabalık ve çoşkulu olsalar da nasıl bir araya gelip iş ve güç birliği ile organize olacaklarını bilmiyorlardı...
Tıpkı 1917 de Rusya'daki gibi; tek sermayesi iyi iş ve güç birliği ile organize olan küçük bir grup siyasi aktörün eline geçti...
Romanya' da yönetim Komünist partinin kendi aralarında iş ve güç birliği olarak iyi organize olmuş, ılımlı kanadının perde arkasında durumu yönetmek için kendini "Ulusal Kurtuluş Cephesi" olarak tanımladığı ve bir dönem Komünist Parti Merkez Yönetim Kurulu üyesi Jon İliescu tarafından yönetilen grup tarafından gasp edildi...
Sosyalist sistem döneminde Romanya'da her şey devlet mülkiyetinde iken, Demokratik Romanya hızla varlıklarını özelleştirip, ve olup bittiğinin farkında olarak birbirlerinin ekmeğine yağ sürmek için iş ve güç birliği olarak organize olmuş eski Komünistlere sudan ucuza satarlarken,Bükreş meydanında kelle koltuktan Çavuşesku'yu deviren kitleler iyi iş ve güç birliği organizasyonu yapamadıkları için arta kalanlarla yetinmek zorunda kaldılar...
Daha yakın zamanlarda 2011 de de adına kader denilen hayatın insanların önlerine koyduğu "Kader ağları" Mısır da olup biten için de aynı şekilde ördü...
1989 da televizyonun yaptıklarını 2011 de Facebook ve Twetter denilen yeni medya kitlelerin uyumlu şekilde hareket ederek organize olmalarına yardımcı oldu...
Böylece binlerce insan doğru zamanda Mübarek rejimini devirmek üzere meydanlara döküldü, ancak 100 bin insanı Tahrir Meydanı'na toplamak önemli bir başarı olsa da siyasi mekanizmaya hakim olup gizli odalarda anlaşmalar yaparak ülkeyi yönetmek bambaşka bir iştir...
Sonuç olarak göstericiler Mübarek devrilince oluşan boşluğu dolduramadılar...
Mısırı etkin bir şekilde yönetmek için organize olmuş Ordu ve Müslüman Kardeşler diye yalnızca iki kurum vardı ve Devrim önce Müslüman Kardeşler, sonra da Ordu tarafından gasp edildi...
Şimdilerde hemen yanı başımızda devam eden gelişmeleri görüp izlemekle beraber, Tarihin kaydettiği bilgi ve belgeler ışığında: Ne Çarlık Rusya'sı, ne Romanya'daki Komünistlerle ve ne de Mısırlı Generaller kendilerinden önceki diktatörlerden ya da Bükreş ve Kahire meydanlarındaki göstericilerden ne daha üstün bir zekaya ne de daha mahir ellere sahiplerdi...
En büyük üstünlükleri esnek iş ve güç birliği becerileriydi; Kalabalıklardan daha iyi iş ve güç birliğiyle organize olup, dar görüşlü Çavuşesku ve Mübarek'ten çok daha esnek iş ve güç birliği yapmaya rıza gösterdiler....

Hiç yorum yok: