25 Şubat 2017 Cumartesi




Bizi Patatese benzeten!
"BİLİM PARA MAKİNASIDIR"

Atalarının Amerikan iç savaşında gösterdiği kahramanlıklarla övünüp en iyi işin kendisine verilmesini isteyen gence Başkan ne demişti?
"Vah vah. Evladım. Patates gibi senin de faydalı tarafın toprak altında kalmış." Fıkra değil gerçek. ..
Şu bilim insanlarımızın yaşadıkları tarihlere bakınız...
Farabi (872-950)
ibni Sina (980-1037),
Harezmi (770-840 ?)
El kindi 801-866) vs.
Ne oldu da 1327’den, 1656 dan, 1715’ten 1845’den, 1907’den 1970’ten bilim alanında kimsemiz yok!..
Türklerin yok da Arapların, Acemlerin, Hint Müslümanlarının var mı?
Bilimde varlık gösteremeyen toplumları, devletleri kimsenin adam yerine koymadığını büyüklerimiz bilmiyorlar mıydı?
İtilip kakılmanın bundan kaynaklandığını da. Asıl önemli mesele bu iken başka işleri öne almak, birinci mesele haline getirmek ne kadar doğru?..
800-1200 yılları için İslam biliminin altın çağı idi de ne oldu yeniden yontma taş devrine döndük?..
Üstümüzden hangi silindir geçti de bilimde hafıza kaybına uğradık?..
Faydalı taraflarımız patates gibi toprak altında kaldı da yeni filizleri neden yok?..
Bağdat’ta bilimden bahsedenler “şeriata karşı neden renk körü” olmakla suçlandı?..
Bilimle uğraşanlar ya bilim, ya kılıç diyerek niçin katledildi?..
Bilimin merkezleri, Horasan, ki bir ucu (Türkiye-İran -Azerbaycan-Afganistan ve Hindistan'a dayanır bir bölge) Tahran (Rey), Tebriz (Meraga) Şam, İskenderiye, Kahire, Harran, Kurtuba, Toledo, Sevilla’dır...
Her birinde kurulan medreselerde, tıp, eczacılık, kimya, fizik, matematik öğretilirken, özellikle Bağdat, Şam, Semerkant, Rey ve Meraga’da kurulan büyük rasathanelerde astronomi sahasında önemli başarılar elde edildi...
Bizi patatesleştirenler ;
İslâm’ın başka emirlerini baş tacı ederken bilim öğrenme emrini görmezden gelenler..,
gizleyenler, örtmeye çalışanlardır.
Kanaatkârlık öğretisi adına bize bir zeytin tanesiyle üç gün idare edilmesinden bahsedenlerdir...
İnsanlık tarihinin yazarak kaydettiği kökleri bilinen en eski mitolojik öykülere dayanan, bu öykülerden ilham alan ondan beslenen ve kendi bu mitolojik öyküleri kendi çağına uyarlayan Zebur'dan Tevrat'a oradan da İncil'e geçirilip; Hıristiyanların inzivaya çekilme geleneğini İslâm’a sokanlardır...
Bin Rüştü dışlayıp da kitaplarına “Bismillahirrahmanirrahim” diye başlayan Farabi’yi, İbni Sina’yı kâfir ilan eden egemen kimliklerin söylediklerini devlet politikası haline getirmenin hangi sonuçları doğurduğunu dün Balkan’da, Yemen’de, Türkistan’da, Çanakkale’de, İstiklal harbinde gördük...
Bugün de ılımlı İslam diye yutturulan zokanın sonucu misinayı elinde tutan emperyalist güçlerin neler yaptığını Mısır'da,Libya'da Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de görüyoruz...
Düşman üstümüze- üstümüze gelirken; Egemen güçler olarak devlet yönetenler ise; “ kahreyle ya rabbi” demenin ötesinde bir şey yapmadılar...
yapmazlar da!..
Dinin bilim öğrenin emrini karartanlar,...
fen bilimlerini felsefiyattır deyip dışlayanlar...
“akli bilimleri tu kaka ettik, uğraşanları dinsiz ilan ettik, bu yüzden namusumuz çiğnendi, şerefimiz beş paralık oldu, devletimizi kaybettik ” deme cesaretini gösteremediler...
Suçlu biziz diyemediler!..
Çünkü devletin bilimde-teknikte geri kalış yüzünden lime lime edildiğini belki son nefeslerine kadar anlamak istemedikleri için, anlayamadılar...
Onların takipçileri bu günde İslam dahil dini inançları Peygambere indirilmiş rehber sayıp, ümmetini oyalama görevini başarıyla sürdürüyorlar...
Sicilya ve Endülüs medreselerine bilim öğrenmek için koşan Avrupalılar, 1453’den 1800’lere kadar İstanbul medreselerine niçin gelmediler diye soran var mı?..
Bilimin öncüleri bilim dilencisi durumuna nasıl düşürüldü?..
Bilim insanları biliyorlar ki bilim yoksa kalkınma da yok. İlerleme de yok. Zenginlik ve refah da yok...
Peki hangisi çıkıp da devlet yöneticilerine “Beyefendi öncelikler önemlidir. Lütfen bilim teknolojiyi birinci öncelik olarak ele alın. Köprüyü, yolu, tüneli, bilimden elde edilecek zenginlikle daha kolay yaparsınız demezler!...
Pakistanlı Nobel ödüllü Muhammed Abdüsselam yöneticilere meseleyi anlatmayı başaramayınca şunları söylemek zorunda kaldı:
"BİLİM PARA MAKİNESİDİR"
Bu günkü şartlarda uygulamalı bilim dalları ile yüksek teknolojinin para makinesi olduğu kesinlikle bilinmelidir, kesintisiz hatırlanmalıdır...
Bu gerçek bizim toplumlarımızda bir kere açıklıkla ortaya konuldu mu!...
gerek yöneticiler gerekse ulemanın, bilim adamı ve teknoloji uzmanlarının işine müdahale etmeye şimdiki kadar hevesleri kalmayacaktır...
Onlara anlatın, bilim, teknoloji para makinesidir...
Bizi bilim kurtarır...
Siz hazırsanız talih yardım eder...
Bilim rağbet gördüğü yere göç eder.

Hiç yorum yok: