2 Mayıs 2014 Cuma

BİR KIZIM MI VAR!


BİR KIZIM MI VAR!


24.07.2000 Pazartesi,
Yıllar önce, bir dönem sevgilim olan, daha sonra kendiliğinden biten ilişkiden dolayı, İlişki bittikten bir kaç yıl sonra, bir kızımın olduğu bana söylenmişti. Bu haber nedeniyle  bahse konu sevgilim Tayibe ile hiç yüz yüze gelemedim. Bunun nedeni ben değilim. Tayibe : araya Suna'yı koymuştu. Suna'nın, bana anlattıkları doğru gelmemişti. Bu neden ile olup-biteni kabullenmediğim gibi takip de etmemiştim...

Bir ara Tayibe, sevgilisinin amcasının oğlu ile evlendiğini duymuştu. Duyduğuma göre de evlendiğinde hamile imiş galiba!

Tanışmamıza vesile olan Ahmet Titizin (Reisimizdi) cenazesine Anadolu Hisarında toprağa verdiğimiz gün,  Tayyibe'nin erkek kardeşi Veli, bana laf atar gibi, Tayyibe'nin çok güzel bir kızı olduğunu anlatır gibi olmuştu. Bu konuda bir daha da hiç bir şey duymadım galiba...
Bir iki yıl önce; yine Suna dan duydum, Tayyibe boşanmış galiba...
Tüm duydukların bildiklerim bunlardı. Bu yazdıklarım bir özet filan değil! Benim bu konuda bildiklerimin toplamı...

Bugün saat 05.oo de Biraz şaşkın, biraz, mahcup, biraz övünçlü, bir o kadarda; sadece benim bilip anlayabildiğim sevinçli bir rüya gördüm.

Rüyamda doğduğum köyümdeyim, evimiz benim bildiğim eski halinde, ben ve Suna evin kuzeyindeki dam köşesindeyiz, vakit sabaha karşı sessiz ve ıssız, ikimizde köyü seyrediyoruz! rüyamda iki genç kız bize doğru geliyor, Öndeki genç kız: yaşı 15-18 arası gösteren kumral saçlı saçları iki belikle yanlara örülmüş, saçı biraz zayıf ve seyrekti. Elinde bir beyaz kağıt ile önde ilerliyordu. Alfeder (Elif teyze)in küllüğünün oluşturduğu rampayı tırmanıyor ve bizi tam görmeden sesleniyor, "Biz basıncıyı arıyoruz" diye sesleniyordu. Suna ve ben burada Basın-yayın ile ilgili sadece Hüseyin Tepe var. Hüseyin Tepe de bu adam, diyor Suna. Boyu 160-165 Cm olan zayıfça bedenli tarif ettiğim kıza. Bende evet Hüseyin Tepe benim diyorum. Sözcük daha  ağzımda tam çıkmadan, kız "baba" diye boynuma sarılıyor. "Ben senin kızınım", elindeki siyah-beyaz fotoğrafların fotokopisi gibi görünen kağıdı göstererek. "Belgelerim, kanıtım var" diyor. Bu olup bitene ne Suna nede ben büyük şaşkınlık ve tepki gösteremiyoruz...Kız boynuma sarılmış, ben onu kollarımın arasına almış kucaklaşmışız. Kızın bir eli boynuma sarılı, bir eli de yünde yapılmış kilim motifli çantasında, "delilim var" diyor. Benim kabullenip evet sen benim kızımsın dememi bekliyor. Beni bulduğuna öyle mutlu ki, tarif edemem...Beraberinde gelen, ondan yaşça ve bedence  daha büyük olan kız da "kanıtımız var" diyor.! ikinci kızın kim olduğunu bilmiyorum ve merak edip de sormuyorum da...
Rüyamda bunlar yaşanırken, aniden evimizin güney duvar dibindeyiz...
Bu defa; Ben-Suna yanımıza gelen iki kız, annem, babam kardeşlerimin hepsi var. Kimseden çık çıkaracak bir  ses yok. Hiç bir şaşkınlık yada heyecan yok gibi, tüm gözler bana çevrilmiş, evet dememi bekliyorlar...Ben birazcık şaşkın bir ses tonuyla olabilir derken,  Tayyibe'nin Suna vasıtası ile bana anlattığı kız çocuğu öykünü geliyor aklıma. Kızın elinde delil diye tuttuğu fotokopiyi alıyorum. Kız heyecandan buruşturmuş, ben onu düzeltirken vesikalık fotoğraflarımı görür gibiyim. Gözüm kıza bakmaktan kendini alamadığı içinde fotoğrafları pek de incelemiyorum.

Suna-Songül çay yapmışlar. Rüyamdakilerle hep beraber yere serilmiş döşek ve kilimlere oturuyoruz.
Evimiz 'in bazı yerleri yıkılmış gibi taş görüntüler var...Ben kızın yüzünü inceliyorum, bana  ne kadar benziyor- annesine ne kadar benziyor diye...Kız bardaklara çay dolduruyor! çok heyecanlı, elindeki küçük çay bardağını, büyük bardağın içine düşürüyor. Kırılan bardak yok. Kız sürekli konuşuyor...

Ailenin içinde benden bir iki metre uzakta, söyledikleri, bir turist şivesi gibi geliyor bana. Bende kıza, yurt dışında çok mu kaldın diye soruyorum. Kızda bana "Hayır ben kolejde okuyorum" diyor. Ancak bunu ben pek anlayamıyorum, abim daha iyi anlıyor ve bana aracı olarak tercüman oluyor... bende şaşkın ve yarı bulanık bir ruh haliyle her halde, beklenmedik bu durumda anlayamamak bende kaynaklanıyor diyorum, kendi kendime! Bu arada bardaklara çay doldurmalar devam ediyor. ikinci bardak da kızın elinde yine yere düşüyor...ne çaylar yere dökülüyor nede bardaklar kırılıyor! Ben ruh halim düzelsin istiyorum! İstiyorum ki geçmişimde, olup-biteni daha rahat kabulleneyim...Bir taraftan da,kızı rencide etmeden, gelişmeleri nasıl sorgulayacağımı düşünüyorum. Gen testi falan aklımda geçiyor! Kızı kırarım diye söyleyemiyorum! Ama, yüzüne dikkatli bakıyorum, kızın bana benzediği kanaati oluşuyor. Kızı doyasıya kucaklamak istiyorum!
Galiba ezan sesi ile uyanıyorum, (yatak odasının balkon kapısı açık çünkü)  içimde buruk, gecikmiş bir ilişki hazzı ile güzel yavrum ben seni aramadım, çünkü, inanmamıştım. Sen nasıl rüyamda beni buldunsa, lütfen bana ge, beni bul diye yalvarır gibi bir dilek diliyorum. Uyuyamadım, bir sigara yaktım. Çok heyecanlıyım, üst kata çıktım, TV de Kanal D yi açtım. TV de KEKE türküsü var (keke) (Kürtçe "baba" demek.) keyifle kızı düşünerek izledim.

Rüyamı buraya yazıyorum; ola ki buluşamayız, yakınlarım başta olmak üzere herkes için kayıtlara geçsin diye buraya aynen yazdım. Eksik bıraktığın giysilerimiz gibi, vesairelerdir. Diyalogları aynen yazdım. Zaten uyanınca, unutmayayım diye gördüğüm rüyayı kendi kendime defalarca anlattım. Kendim anlattım kendin dinledim. sonra aynı gün saat 06.30 da yeniden uyumak üzere yatağıma uzandım, ve rüyamın devamını görmek istedim. Tam üç defa parça-parça da olsa aynı rüyamı gördüm. Ama bunlar; hani bir şey olur,(bir olay, bir hadise) onu duyanlar, ilgili-ilgisiz, dedi-kodu gibi konuşurlar ya, öyle şeylerdi. Bende hepsinde vardım. Belki de, yarı uyanıktım, çünkü hiç de anlamlı şeyler değildi! ne adam gibi diyalog, ne başka şeyler, ama ben hep rüyamı hatırlıyordum.
Ve kıza sesleniyordum. Gel güzel yavrum, gel bana, sana yüreğim sonuna kadar açık, Tüm ailemde seni bağrına basar, Ne olur gel, beni bul. Sen yeter ki gel, kardeşlerine ve büyüklere ben anlatırım, diyordum.
Rüyamı yazarken saat 14.45 şi buldu. Sabahleyin saat 11.oo de yazmaya başlamıştım, ama Çanakkale için, telefon görüşmelerim oldu, sonra fotoğrafçıya gittim-geldim, Adliye'ye telefon ettim o nedenle bölündüm. Şu anda Emine hanım konuşup duruyor, Rüveysa geldi. Ben ise rüyamı tamamlamaya çalışıyorum ikisi de bol-bol çene çalıyor, bereket yazılacakları tamamladım...
Diyeceğim şu ki evet yavrum seni istiyor ve bekliyorum...


Hüseyin Tepe
24.07.2000
İz Kültür Evi

Hiç yorum yok: